Esnafı Kepenk İndirmekten Nasıl Kurtarırız?

İlimizin en büyük sorunu küçük işletmelerin artık tutunacak bir dallarının kalmaması, en küçüğünün bile artık bankalara, mal aldığı işletmelere ödeyemedikleri yığınla borçları birikmiş bulunmaktadır. Artık tüm işletmeler ay sonu gelecek vergi,ssk,  bağkur personel maaşı, kira vs. nasıl ödeyeceğiz diye kara kara düşünmektedirler. Çünkü piyasalar o kadar acımasız olarak küçük müteşebbisi yok etmektedir ki, 2007 yılı sonu itibariynen ülkemizde işyerini kapatan küçük işletmelerin oranı %73 artmıştır.

Bu sorunların nasıl ortadan kalkacağını şehrin ekonomi kurmayları, meslek teşekkülleri ve bilim adamları daha iyi biliyorlardır, kuşkusuz. Eğer haddimizi aşmak olarak kabul etmezseniz, biri iki şeyde biz söylemek isteriz.

Liberal ekonomi diyoruz. Serbest pazar diyoruz. Serbest ticaret diyoruz. Ülke olarak bütün bunları güvence altına alan ekonomik anlaşmalara imza koymuşuz. Bir sürü taahhüt altına girmişiz. Ama bir gerçektir ki, yürürlükteki ekonomik politikaların izin verdiği ticari serbestlik ve  uluslar arası yatırımlar, adil olmaktan, sosyal endişeler taşımaktan çok uzaktır.

Gelişmekte olan ülkelerin geri kalmış bölgeleri de gelişmekte olan ülkelerin açık pazarı halindedir. Çünkü geri kalmış ülkelerin pazarları, yürürlükteki anlaşmalar gereğince gelişmiş sanayi ülkelerinin mallarına açıktır.

Örneğin Tansaş, Migros vs. gibi uluslar arası devler gelip Çankırı?da tezgahlarını açtıklarında? Raflarına her türlü uluslararası ürünü koyacaklardır. Koyma diyebilir misiniz?

Diyelim gelen hipermarket devleri yerli büyükler olsun. Onlarda ülkenin gelişmiş yörelerinin mallarıyla rafları dolduracaklardır.

Yani bizim gibi gelişmekte olan illerin rafları gelişmiş ülke ve gelişmiş bölge mallarıyla dolacaktır. Bu kaçınılmazdır. (Zaten Çankırı ?mıza ait bir iki göz bebeğimiz firmadan başkada imalatımız yok denecek kadar az)

Bir şehir ekonomisi düşünün ki, şehir halkının yüzde elliye yakını geçimini kamu ve özel sektörde çalışarak temin ediyor. Geriye kalanı ise  hemen hemen tamamı hizmet sektöründen, tarımdan ve esnaflıktan ekmek yiyor. İmalat sektörü yok mertebesinde. Sanayi sıfıra yakın.

Eğer bir şehrin organize sanayi bölgesinin imalathane olması gereken yerleri YERLİ HALKIN DEPOSUYSA, VEYA BOM BOŞ TUĞLA YIGINLARI OLARAK YATIYORSA,  o şehrin ana caddelerinde ULUSLARASI TİCARETHANELERİN yükselmesi mukadderdir. Tabi oda yükselirse.

Bir şey daha var. Hem bir yandan yabancı sermaye, yabancı sermaye diye ağlaşacaksın. Hem geldi mi de feryadı basacaksın. Bu da önemli bir çelişki.

Bu tür ağlaşmalara lüzum yok. Zaten koro halinde feryat figan etsek de nafile.

Küçük esnafın kooperatifleşmesi, bir araya gelmesi hem mümkün değil, hem de sebebini bilemediğimiz nedenlerle gelemiyoruz. Gelsek de bu tür birliktelikler uzun ömürlü olmamaktadır.  Özellikle Çankırı ?mız da iki kişi bir araya gelerek bir tavuğu bile bölüşemiyoruz.

Kısa sürede yapılması gereken tek iş var.

Şehrin hizmet sektörüne, klasik esnaflığa dayalı ekonomisi tez elden makas değiştirmelidir.

Klasik olacak ama;

İmalat sektörü teşvik edilmelidir. Küçük ve orta boy işletmeler tez elden devreye sokulmalıdır. Tarihi, turistlik, tabiat güzelliklerimiz tanıtılmalıdır. Örneğin   Çankırı Belediyesinin yapmış olduğu fakat tanıtımında biz Çankırı? lıların üzerine düşeni yapmadığı tarihi ve sosyal çalışmalara daha çok anlatmalı ferdi olarak her platform da tanıtmaya çalışmalıyız.

Çare şehrin ekonomik anlayışını kökten değiştirmektir. Yerel ekonomik reformdur. Ve bu kolaydır. Komşum şu işi yapıyor, bende bu işe döneyim daha çok kazandırıyor demek ki; mantığının bir an önce değişmesi gerekmektedir.

Şimdi olmazzzz, ekonomik sistem bunu kabul etmez diyeceksiniz ama çare daha çok teşvik, daha çok devlet desteği ve hatta sübvansiyondur.  Geçenlerde ulusal bir gazetede konu edilmişti Amerika ve Avrupa?da tarıma sübvansiyona ciddi şekilde izin veriliyor. Ama gelişmekte olan ülkelerde bu yasaklanıyor, sanayilerini ve tarımlarını geliştirmelerine izin verilmiyor. ABD de pamuk üreticisine bir yılda ödenen sübvansiyon 3?4 milyar dolardır.

Ama benim hayvancılık ve tarım merkezi olan ilime kuruş sübvansiyon uygulatılmaz. Küçük sanayicisine teşvik verilmez. İleri teknolojinin iş dünyasına girmesi sağlanmaz.

Sen bakkal ol denir. Hizmet sektörü sana yeter denir. Sen cep telefonu dükkanı aç yada konfeksiyon, tuhafiye ile idare et,  oyalan diye ferman edilir. Şehir; üreten, imal eden şehir olmaktan çıkarılır. Adil olmayan ticari kurallar içinde bunaltılır.

Veya şöyle düşünürüz;

Yüzde yetmişi kırsalda aç, otuzu şehirde perişan ahali kepengini indirse ne olacak, kaldırsa ne olacak, söyler misiniz?

Şimdi şehirde üç beş büyük market açan firmalar veya şahıslar deseler ki, ? arkadaş siz indirmeyin kepengi, biz kapattık dükkânı gidiyoruz, çarşı da sizin olsun pazar da? ?

Ne olacak? Kurtulacak mıyız?

Gelin, usulü bırakın, meseleyi esastan müzakere edelim?